Prof. Dr. Canatan, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Ulusal Talasemi Önleme Programı'nın 8 Mayıs 2003'te Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa başlatıldığını, o yıldan bu yana her yıl 8 Mayıs'ta çeşitli etkinlikler düzenlendiğini hatırlattı.
Talasemi tedavisinin zor ve pahalı olduğunu belirten Canatan, talaseminin toplum eğitimi, evlilik öncesi tarama ve doğum öncesi tanı testleriyle önlenebileceğini kaydetti.
Talaseminin nesilden nesile aktarıldığını, başkalarına bulaşma durumunun olmadığını ifade eden Canatan, şunları kaydetti:
''Talesemililer tamamen sağlıklıdır. Bazı talasemi taşıyıcılarında solukluk ve halsizlik olabilir, toplumda en sık görülen demir eksikliği anemisi ile karıştırılarak gereksiz yere uzun süreli demir tedavisi alırlar. Talasemi taşıyıcılarına herhangi bir tedavi gerekmez, çok halsiz olduklarında folik asit ve çinko desteği önerilmektedir.''
Duran Canatan, talasemi taşıyıcısı ile bir başka talasemi taşıyıcısı evlendiğinde her doğacak çocuğun yüzde 25 olasılıkla hasta, yüzde 25 olasılıkla sağlıklı, yüzde 50 olasılıkla ise talasemi taşıyıcısı olacağının bilinmesi gerektiğini belirterek, özellikle hamile kalmadan anne ve babanın DNA testlerinin yapılması gerektiğini, hamileliğin erken döneminde bebekten alınacak örneklerden elde edilen DNA ile bebeğin sağlıklı, taşıyıcı veya hasta olduğuna karar verildiğini kaydetti.
Türkiye'de talasemi taşıyıcı sıklığı yüzde 2,1
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünyada talasemi taşıyıcılığı görülme sıklığının yüzde 5 olduğunu kaydeden Canatan, dünya genelindeki 270 milyon civarında talasemi hastasına karşılık her yıl 300 bin hasta çocuk doğumu öngörüldüğünü bildirdi.
Türkiye'de talasemi taşıyıcı sıklığının yüzde 2,1 olduğunu, yaklaşık 1 milyon 500 bin taşıyıcı bulunduğunu ifade eden Canatan, özellikle Trakya, Marmara, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'da görülme sıklığının ülke ortalamasının üzerine çıktığını belirtti.
Canatan, 2003'ten bu yana yürütülen çalışmalarla 30 ilde 46 talasemi merkezi kurulduğunu, 2009'da evlenen çiftlerin yüzde 82'sinin tarandığını, böylece yeni doğan talasemi hastasının yüzde 87 azaldığını ifade etti.
Prof. Dr. Canatan, şunları kaydetti:
''Bu çalışmalar başlamasaydı her yıl beklenen hasta sayısı 400 olacaktı. 2002'de kayıtlı hasta sayısı 4 bin 500 iken 8 yılda 3 bin 200 daha artarak sayımız 7 bin 700'e ulaşacaktı. Ulusal Talasemi Önleme Programı ile hasta sayısı 2002'den beri toplam 968 kişi artış göstermiş, hasta sayımız 5 bin 500 civarında kalmıştır. 2002'den beri önleme yapılmasaydı beklenen yeni hastaların bugüne kadar tedavi masraflarının devlete maliyeti 88 milyon lira olacaktı. Oysa hasta sayısı giderek azaldığı için devlete maliyeti 42 milyon lira olmuştur. Ülkemizde yüzde 90 hasta doğumu engellendiği gibi devlet 46 milyon lira tasarruf sağlamıştır.''
İLGİLİ MAKALE
Otizm Farkındalık Ayı’na destek verin!
Dr. İbrahim SÜVE
29 mayıs tamısın hocam sana gelmek istiyor dum hocam teşekur edereim ... devamı
Kırmızı Göz Sağlığa İşaret
Kuruyemişler Ve Kalbiniz: Kalp Sağlığınız İçin Kuruyemiş Yiyin
Ramazanda Sigarayı Bırakmak Daha Kolay
Alerji Dostu Okullar Hayat Kurtarıyor
Genç Türk Bilim Adamından Müthiş Buluş