Apnenin daha ciddi biçimlerinin ise, fetüsü tehlikeye atabileceğini fark ettiklerini söylediler. Çünkü uyku apnesi, solunumu tıkayarak, yeterli oksijen alımını engelliyor.

Sempozyumda, Manitoba Üniversitesi Uyku Rahatsızlıkları Merkezi bilim insanları ise şöyle bir deneyim aktardılar: “Elimizde, kendisine daha önce uyku apnesi teşhisi konulmuş ve düşük yapmış (spontan abortus) bir hamilelik vakası bulunuyordu. Bazı vakalarda, bebeğin fazla oksijensiz kaldığında kaybedildiğinden şüphemiz yoktu.”

Hamilelikteki obstrüktif uyku apnesi rahatsızlığı, pozitif solunum yolu basıncıyla tedavi edilir. Bu tedavi, hem anne hem de bebek için güvenilir bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

Alışkanlık şeklindeki gece horlaması, hamile olmayan kadınlarda yüzde 4 iken, hamile kadınlarda yüzde 14 ila 29’a kadar yükselir. Hamilelik döneminde bu artışın nedeni, hormonal değişikliklerdir. Çünkü hormonal değişiklikler gırtlak, solunum yolu ve diğer dokularda esneklik oluşmasına ve aşırı kilo alımına yol açar.

Araştırmacılar, uyku apnesinin hamile kadınlar arasında oldukça yaygın olduğunu düşünüyorlar.

Ağır hamilelik horlaması olanlara (özellikle nefes almaları ara ara duruyorsa) rutin polisomnografi yaptırmaların öneriliyor. Obstrüktif uyku apnesi olanların ise CPAR tedavisi yaptırması gerekiyor. Ayrıca, doğumdan sonra uyku laboratuvar testini de tekrarlamaları tavsiye ediliyor. Araştırmacılar bu konuda, İsveç’te yapılan bir çalışmayı işaret ediyorlar. Birkaç yıl önce gerçekleştirilen bu çalışmada, hamilelikte ağır horlamanın etkileri de ele alınmıştı.

Çalışmayı gerçekleştiren Umea Üniversite Hastanesi bilim insanları, araştırmaya alışkanlık şeklinde horlaması olan 113 kişiyi ve nadiren horlayan veya hiç horlamayan 289 kişiyi dahil ettiler. Bunların hepsinin hamileliği tekliydi. Doğum yaptıkları gün kendileri ve eşleri horlama, gün içindeki yorgunluk ve uyku apneleri hakkında detaylı bir anket doldurdular.

Alışkanlık şeklindeki horlamanın, önemli ölçüde preeklampsi, hipertansiyon başlangıcı, yüz ödemi ve vücudun başka bölgelerindeki ödemlerle ilişkili olduğu kanıtlandı. Ağır horlama ayrıca, hem gebelik döneminde yeterince gelişmemiş olan hem de doğumdan sonra yapılan Apgar testi sonuçları düşük çıkan bebeklerle de ilişkilendiriliyor.

Bilim insanları, “Eğer bir kadında uyku sorunu varsa, bir bebek dünyaya getirdiğinde, bu sorun iyice artacaktır. Dolayısıyla yeni doğan bebeğin bakımında büyük zorluklar yaşayacaktır” diyorlar. Aslında, uyku bozukluğu ve bunun yol açtığı uzun süreli yorgunluktan kaynaklanan zihinsel yetersizlik duygusu, yaygın olarak görülen doğum sonrası depresyonunun nedeni olabilir.

İsveç çalışması, obezitenin de hamilelikteki uyku apnesi için bir risk faktörü olduğunu gösteren birkaç önemli çalışmadan biridir. Hamilelikte alışkanlık şeklinde horlaması olanlar, hamilelikten önce de kayda değer bir şekilde kilolu olanlardı. Hamilelikte ise, sık horlamayanlardan daha fazla kilo aldılar.
 
Preeklampsi sadece üst solunum yolları daralmasıyla, horlamayla ve uykudan sık uyanmayla değil, aynı zamanda huzursuz bacak sendromu ve diğer periyodik bacak hareketleriyle de ilişkilidir. Araştırmacılar, “Yüksek tansiyonu olan veya idrarında protein bulunan hamile bir kadının uyku muayenesi yaptırması gerekebilir,” diyorlar.

Sydney Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre, hamileliğin geç dönemlerinde meydana gelen uyku bozukluğundan kaynaklanan solunum rahatsızlığı, genellikle lohusalığı takiben iyileşir. Referans alınan ve hamileliğinin son üç ayında uyku ile ilgili solunum bozukluğu olan 10 kadında, apne hipopne indeksinde önemli iyileşmeler görüldü. Bu 10 doğum sonrası vakanın hepsinde de minimum arteral oksihemoglobin doyması meydana geldi. Yüksek seviyedeki kan basıncı sinyali de, kayda değer bir şekilde düştü. 

Op. Dr. Aytun AKTAN

Doktor hanım ben 1 ekimde düşük sebebiyle kürtaj oldum.normalde bu ay adet olacağım gün yalnızca kahverengi bir leke oldu.gün geçmesine rağmen adet ol... devamı