- İçindekiler
- Nedir
- Moleküler Klonlama
- Hücresel Klonlama
- Organizma Klonlaması
- Klonlanan Türler
- İnsan Klonlama
- Etik Sorular
- Soyu Tükenmiş Türler
- Bilimkurguda
Nedir
Biyolojide klonlama, doğada bakteriler, böcekler ya da bitkiler gibi eşeysiz üreyen organizmalarda görülen, genetik olarak aynı bireylerin benzer popülasyonlarını üretme işlemidir. Biyoteknolojide klonlama, DNA parçalarının (moleküler klonlama), hücrelerin (hücre klonlama) ya da organizmaların kopyalarını elde etmek için uygulanan işlemlere denir. Bu terim aynı zamanda dijital medya ya da yazılım programı gibi bir ürünün çok sayıda kopyasının üretilmesini de belirtir.
İngilizce “clone” (klon) terimi “gövde, dal” anlamına gelen Yunanca κλ?νος sözcüğünden türemiştir ve bir sürgünden yeni bir bitkinin elde edilebildiği işleme atıfta bulunur. Bahçecilikte, “clon” (klon) yazımı yirminci yüzyıla kadar kullanılmıştır; sondaki e harfi “o” harfinin kısa yerine uzun olduğunu belirtmek için kullanılmaya başlanmıştır. Terim, popüler sözlüğe daha genel bir bağlamda girdiği için, “clone” yazımı özel olarak kullanılmıştır.
Moleküler Klonlama
Moleküler Klonlama
Moleküler klonlama, birden fazla molekül üretme işlemidir. Klonlama, genellikle, tam genler içeren DNA parçalarını çoğaltmak için kullanılır; ama promotorlar, kodlanmamış diziler ve gelişigüzel parçalanmış DNA gibi herhangi bir DNA dizisini çoğaltmak için de kullanılabilir.
Klonlama, genetik parmak izinden geniş kapsamlı protein üretimine kadar çok çeşitli biyolojik deneylerde ve pratik uygulamalarda kullanılır.
Bazen, klonlama terimi, yanıltıcı bir şekilde, pozisyonel klonlamada olduğu gibi özel bir fenotiple ilişkili bir genin kromozal konumunun tanımlanmasını belirtmek için kullanılır.
Uygulamada, genin bir kromozoma ya da genomik bölgeye lokalizasyonu, ille de, ilgili genomik dizinin yalıtılmasına ya da çoğaltılmasına imkan sağlamaz.
Yaşayan bir organizmada herhangi bir DNA dizisini çoğaltmak için, o dizinin, bir kopya orijinine bağlı olması gerekir. Bu, kendisinin ve herhangi ilişkili bir dizinin çoğalmasını yönlendirebilen bir DNA dizisidir. Ancak, bazı başka özellikler gereklidir ve çeşitli özelleşmiş klonlama vektörleri (içine yabancı bir DNA parçasının yerleştirilebildiği küçük bir DNA parçası) mevcuttur. Bunlar protein ekspresyonu, etiketleme, tek iplikli RNA ve DNA üretimi ve diğer bir sürü manipülasyonları sağlar.
Herhangi bir DNA parçasının klonlanması esasen dört basamaktan oluşur.
- Parçalama: Bir DNA ipliğini parçalara ayırma
- Bağlama (ligasyon): DNA parçalarını istenilen dizide bir araya getirme
- Transfeksiyon: Yeni oluşturulan DNA parçalarını hücrelere yerleştirme
- Tarama/Seçme: Yeni DNA ile başarılı bir şekilde transfekte olan hücreleri seçme
Klonlama işlemlerinde bu basamaklar değişmese de bazı alternatif yollar seçilebilir. Bunlar “klonlama stratejisi” olarak özetlenir.
Hücresel Klonlama
Hücresel klonlama
Tek hücreli organizmalar
Bir hücrenin klonlanması, tek bir hücreden bir hücre popülasyonu elde edilmesi demektir. Bakteri ve maya gibi tek hücreli organizmalar durumunda, bu işlem çok basittir ve temelde sadece, uygun medyumun inokülasyonu (aşılanması) gerekir. Ancak, çok hücreli organizmalardan alınan hücre kültürleri durumunda, hücre klonlama zor bir iştir; çünkü bu hücreler standart ortamda kolayca gelişmeyeceklerdir.
Kök hücre araştırmasında klonlama
Bedensel hücre çekirdeği aktarımı, ayrıca, araştırma ya da tedavi amaçları için embriyoların üretilmesi için de kullanılabilir. Bedensel hücre çekirdeği aktarımının en muhtemel amacı, kök hücre araştırmasında kullanılmak üzere embriyoların üretilmesidir. Bu işlem aynı zamanda “araştırma klonlaması” ya da “tedavi amaçlı klonlama” olarak da adlandırılır. Hedef, klonlanmış insanlar yaratmak (çoğaltımsal klonlama adı verilir) değildir, bunun yerine insan gelişimini araştırmak ve potansiyel olarak hastalıkları tedavi etmek için kullanılabilecek kök hücrelerin elde edilmesidir. Klonal bir insan blastosisti üretildiğinde, kök hücre hatları klonal bir kaynaktan henüz yalıtılmamıştır.
Organizma Klonlaması
Organizma Klonlaması
Organizma klonlaması (aynı zamanda çoğaltımsal klonlama adı verilir), genetik olarak bir başkasıyla aynı olan, çok hücreli yeni bir organizma üretme işlemidir. Esas itibarıyla, bu klonlama türü, döllenmenin meydana gelmediği eşeysiz bir üreme yöntemidir. Eşeysiz üreme, birçok bitki (bkz. vejetatif üreme) ve bazı böcekler dahil birçok türde doğal meydana gelen bir olgudur. Bilim insanları, koyunların ve ineklerin eşeysiz üremesi gibi klonlamayla ilgili bazı büyük başarılarda bulunmuşlardır. Klonlamanın kullanılıp kullanılmaması konusunda çok sayıda etik tartışma mevcuttur. Ancak, klonlama ya da eşeysiz üreme, yüzlerce yıldır bahçecilik dünyasında sık rastlanan bir uygulama olmuştur.
Bahçecilik
Klon terimi, bahçecilikte, vejetatif üreme ya da apomiksis (döllenme olmadan üreme) yoluyla üretilen tek bir bitkinin soyunu belirtmek için kullanılır. Birçok bahçe bitkisi türü klondur; bunlar, tek bir bitkiden elde edilmiştir ve eşeyli üremeden başka bir işlem aracılığıyla çoğaltılmıştır. Örneğin, Avrupa’ya özgü bazı üzüm çeşitleri, iki bin yılı aşkın bir süredir çoğaltılmış klonları temsil eder. Diğer örnekler patates ve muzdur. Aşılama, klonlama gibi düşünülebilir, çünkü aşıdan elde edilen tüm filizler ve dallar genetik olarak tek bir bitkinin klonudur; ama bu özel klonlama türü, etik inceleme kapsamına alınmamıştır ve genellikle tamamen farklı bir işlem olarak düşünülür.
Birçok ağaç, funda, asma, eğrelti otu ve ot cinsinden diğer uzun ömürlü bitkiler klonal koloniler oluşturur. Büyük bir klonal koloninin parçaları genellikle esas bitkiden ayrılarak (buna parçalanma denir) ayrı bitkiler oluşturur. Bazı bitkiler (örneğin hindiba) ayrıca eşeysel olarak tohumlar oluşturur (buna apomiksis denir).
Partenogenez (Kendiliğinden Üreme)
Doğada bazı hayvan türlerinde klonal türeme vardır ve buna partenogenez denir (bir organizmanın, bir eş olmaksızın kendi başına üremesi). Bu, sadece bazı böceklerin, kabuklukların ve kertenkelelerin dişilerinde görülen eşeysiz bir üreme şeklidir. Çoğalma ve gelişme, erkek bir eş tarafından döllenme olmadan oluşur. Bitkilerde, partenogenez, döllenmemiş bir yumurta hücresinden bir embriyonun gelişmesi anlamına gelir ve apomiksin (döllenme olmadan üreme) unsuru olan bir süreçtir. XY cinsiyet belirleme sistemini kullanan türlerde, ortaya çıkan yavru her zaman dişi olur. Orta ve Güney Amerika’ya özgü olan, ama birçok tropik bölgeye yayılmış “Küçük Ateş Karıncası” buna bir örnektir.
Organizmaların Yapay Klonlanması
Organizmaların yapay klonlanma işlemine çoğaltımsal klonlama da denilebilir.
Yöntemler
Çoğaltımsal klonlamada, genellikle, genetik olarak aynı hayvanların üretilmesi için bedensel hücre çekirdeği aktarımı kullanılır. Bu işlemde, donör bir yetişkin hücreden (beden hücresi) bir çekirdek, çekirdeği çıkarılan bir yumurtaya aktarılır. Eğer yumurta normal bir şekilde bölünmeye başlarsa, taşıyıcı annenin rahmine nakledilir. Bu tür klonlar tamamen birbirinin aynı değildir, çünkü bedensel hücrelerin çekirdek DNA’larında mutasyonlar olabilir. Ayrıca, sitoplazmadaki mitokondri de DNA içerir ve bedensel hücre çekirdeği aktarımı sırasında, bu DNA, donör yumurtadan tamamen farklıdır; bu yüzden mitokondriyal genom, üretildiği çekirdek donör hücrenin genomuyla aynı değildir. Bu durum, türler arası çekirdek aktarımında önemli sonuçlar doğurabilir ve çekirdeksel-mitokondriyal uyumsuzluklar ölüme neden olabilir.
Yapay embriyo bölünmesi ya da embriyo ikizlenmesi de bir klonlama yöntemi olarak kullanılabilir. Bu yöntemde embriyo, embriyo transferinden önce olgunlaşma aşamasında bölünür. Bu, ideal olarak, 6-8 hücrelik aşamaya geldiğinde uygulanır ve bu durumda, elverişli embriyoların sayısını artırmak için laboratuar ortamında döllemenin genişletilmiş bir biçimi olarak kullanılabilir. Eğer her iki embriyo da başarılıysa, monozigot (tek yumurta) ikizler oluşur.
Klonlanan Türler
Koyun Dolly
Dolly (dişi bir koyun), yetişkin bir hücreden başarılı şekilde klonlanan ilk memeliydi. İskoçya’da Roslin Enstitüsünde klonlandı ve 1996 yılında doğumundan 2003 yılında 6 yaşındayken ölümüne kadar orada yaşadı. Dolly’nin doldurulmuş hali, İskoçya Ulusal Müzesinin bir bölümü olan Edinburgh Royal Müzesinde bulunmaktadır.
Dolly kamu açısından önemliydi; çünkü harcanan çaba, özel yetişkin bir hücreden alınan genetik materyalin (genlerinin sadece belli bir altkümesini ifade etmesi için programlanan) tamamen yeni bir organizma oluşturması için yeniden programlanabileceğini göstermişti. Bundan önce, John Gurdon tarafından, farklılaşmış hücrelerden çekirdeklerin, çekirdekleri çıkarılmış bir yumurtaya nakledildikten sonra tam bir organizma meydana getirebileceği kanıtlanmıştı. Ancak, bu görüş, memeli bir hayvanda henüz ispatlanmamıştı.
Dolly’yi klonlamada, döllenmiş her yumurta için düşük bir başarı oranı elde edilmiştir; Dolly, 29 embriyo üretmek için kullanılan 237 yumurtadan sonra doğmuştur. Bu embriyolardan, doğumda sadece üç kuzu elde edilmiştir; kuzulardan sadece biri yaşamıştır. 70 inek üretilmiş ve bunların üçte biri genç yaşta ölmüştür. Prometea’nın (klonlanan ilk at) doğması için 277 denemede bulunulmuştur. İlk klonlar kurbağalar olsa da, henüz hiçbir yetişkin kurbağa klonu, bedensel yetişkin çekirdek bir donör hücreden elde edilmemiştir.
Dolly’nin, hızlı yaşlanmaya benzeyen patolojileri olduğuna dair iddialar vardı. Bilim insanları, Dolly’nin 2003 yılındaki ölümünün, telomerlerin (doğrusal kromozomların uçlarını koruyan DNA-protein kompleksleri) kısalmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorlardı. Ancak, Dolly’yi başarılı şekilde klonlayan ekibin başı olan Ian Wilmut gibi bazı araştırmacılar, Dolly’nin solunum enfeksiyonu nedeniyle erken ölümünün klonlama işlemindeki yetersizliklerle ilgisi olmadığını iddia ediyordu.
Su sığırı
15 Eylül 2007’de, Filipinler, Güneydoğu Asya’nın klonlanmış ilk su sığırını geliştirdiğini ilan etmiştir. Laguna’da bulunan Bilim ve Teknoloji Bölümünün idaresindeki Filipin Tarım, Ormancılık ve Doğal Kaynaklar Araştırma ve Geliştirme Konseyi (PCARRD) bu projeyi onaylamıştır.
Klonlanan türler
Çekirdek aktarımını içeren modern klonlama yöntemleri, bazı türler üzerinde başarılı şekilde uygulanmıştır. Önemli deneyler kronolojik sırayla şunlardır:
- İribaş: (1952) Birçok bilim insanı, klonlamanın gerçekten yapılıp yapılmadığını sorgulamıştır ve diğer laboratuarlar tarafından açıklanmayan deneyler rapor edilen sonuçları tekrar elde etmekte başarısız olmuştur.
- Sazan balığı: (1963) Çin’de, embriyolog Tong Dizhou, erkek bir sazan balığının bir hücresindeki DNA’yı dişi bir sazanın yumurtasına naklederek dünyanın klonlanmış ilk balığını elde etmiştir.
- Fare: (1986) Daha önceden elde edilen bir embriyo hücresinden başarılı şekilde klonlanan ilk memeli hayvan fare olmuştur. Rus bilim insanları Chaylakhyan, Veprencev, Sviridova, ve Nikitin “Masha” adlı fareyi klonlayarak üretmişlerdir.
- Koyun: (1996) Steen Willadsen tarafından, daha önceden elde edilen embriyon hücrelerinden üretilmiştir. Megan ve Morag, Haziran 1995’te farklılaşmış embriyon hücrelerinden ve Dolly 1997’de bir beden hücresinden klonlanarak üretilmiştir.
- Makak: Tetra adlı maymun (Ocak 2000) embriyo bölünmesiyle elde edilmiştir.
- Güney Asya’da bir öküz türü: (2001) Nesli tehlikedeki hayvanlar arasında klonlanan ilk türdür.
- Sığır: Alfa ve Beta (erkek, 2001) ve (2005) Brazil.
- Kedi: CopyCat “CC” (dişi, 2001’in sonları); Little Nicky (2004), ticari nedenlerden dolayı klonlanan ilk kedidir.
- Köpek: Erkek bir Afgan av köpeği olan Snuppy, klonlanan ilk köpektir (2005).
- Sıçan: Ralph, klonlanan ilk sıçandır (2003).
- Katır: 4 Mayıs 2003’te doğan İdaho Gem, at familyasından ilk klondur.
- At: 28 Mayıs 2003’te doğan Prometea adlı kısrak, klonlanan ilk attır.
- Su sığırı: Samrupa, klonlanan ilk su sığırıdır. 6 Şubat 2009’da Hindistan’ın “Karnal National Diary Research” Enstitüsünde doğmuş, ama akciğer enfeksiyonu nedeniyle beş gün sonra ölmüştür.
- Pirene Dağ Keçisi (2009): Soyu tükenmiş hayvanlar içinde ilk klonlanan hayvandır. Klon, akciğer bozuklukları nedeniyle ölmeden önce yedi dakika yaşamıştır.
- Deve: (2009) İnjaz, ilk klonlanan devedir.
İnsan Klonlama
İnsan Klonlama
İnsan klonlama, varolan ya da daha önce varolmuş bir insanın genetik açıdan aynı olan kopyasının üretilmesidir. Bu terim genellikle yapay insan klonlama için kullanılır; tek yumurta ikizleri şeklindeki insan klonları bilinen bir şeydir. Bunların klonlanması doğal üreme süreci sırasında meydana gelir. Genellikle bahsedilen iki tür insan klonlaması vardır: tedavi amaçlı klonlama ve çoğaltımsal klonlama. Tedavi amaçlı klonlama, tıpta kullanılmak üzere, yetişkin hücrelerin klonlanmasını içerir ve aktif bir araştırma alanıdır. Çoğaltımsal klonlanma, klonlanmış insanların üretimini içerir. Replasman klonlaması adı verilen üçüncü klonlama türüyse teorik bir olasılıktır ve tedavi amaçlı klonlamayla çoğaltımsal klonlamanın bir birleşimidir. Replasman klonlaması, büyük ölçüde hasar görmüş ya da kusurlu bir bedenin klonlama yoluyla replasmanını ve ardından uygulanacak tam ya da kısmi beyin naklini içerir.
İnsan klonlamanın çeşitli türleri tartışmalıdır. İnsan klonlama alanındaki tüm işlemlerin durdurulması için çok sayıda talep olmuştur. Birçok bilimsel, resmi ve dinsel kuruluş, çoğaltımsal klonlamaya karşı çıkmaktadır. Amerikan Bilimin İlerlemesi Derneği (AAAS) ve diğer bilimsel kuruluşlar, güvenlik meseleleri çözülene kadar çoğaltımsal insan klonlamasının yasaklanmasını öneren basın açıklamaları yapmıştır. Gelecekte klonlardan organlar elde etme olasılığı ciddi etik endişelere neden olmuştur. Bazı kişiler, bir insan organizmasından ayrı olarak organ geliştirme fikri üzerinde düşünmüştür. Bu şekilde, o organların insanlardan elde edilmesinin ahlaki sonuçları olmaksızın yeni bir organ kaynağı sağlanabilir. Ayrıca, domuz ya da inek gibi başka organizmaların içinde, insan vücuduna biyolojik olarak uygun organların geliştirilmesi ve daha sonra bu organların insanlara nakledilmesi konusunda da araştırmalar yapılmaktadır (bir başka canlı türünden insana yapılan organ nakli).
İlk hibrid (melez) insan klonu Kasım 1998’de Advanced Cell Technologies tarafından üretilmiştir. Bu klon, bir erkeğin bacak hücresi ile DNA’sı çıkarılmış bir ineğin yumurtasından üretilmiştir. 12 gün sonra imha edilmiştir. ACT’nin doku mühendisliği müdürü Dr Robert Lanza, Daily Mail gazetesine şöyle söylemiştir: “Normal bir embriyo 14 günde aşılandığı için, 14 günden önce bir insan olarak görülemez.” ACT’ye göre, bir embriyo üretirken (eğer izin verilseydi bunun sonunda tam bir insan oluşabilirdi) amaç, “çoğaltımsal klonlama” değil “tedavi amaçlı klonlanma”dır.
Ocak 2008’de, Wood ve Kaliforniya’da Stemagen’in bilimsel daire başkanı Andrew French, uygun bir embriyonik kök hücre kaynağı sağlamak amacıyla, yetişkin deri hücrelerinden elde edilen DNA’yı kullanarak ilk 5 olgun insan embriyosunu başarılı şekilde ürettiklerini ilan etmişlerdir. Dr. Samuel Wood ve bir meslektaşı, deri hücreleri bağışlamışlar ve bu hücrelerden elde edilen DNA, insan yumurtalarına nakledilmiştir. Üretilen embriyoların daha fazla gelişim gösterme yeterliliği olup olmadığı belli değildir; ama Dr. Wood, bunun mümkün olması durumunda, çoğaltımsal klonlama teknolojisini kullanmanın hem etik olmayacağını hem de yasadışı olacağını belirtmiştir.La Jolla’da Stemagen Corporation Laboratuarında üretilen klonlanmış 5 embriyo imha edilmiştir.
Etik Sorular
Klonlamayla ilgili etik sorunlar
Yeni teknolojik gelişmeler nedeniyle, hayvanların (ve potansiyel olarak insanların) klonlanması bir sorun olmuştur. Birçok dinsel kuruluş, yaşamın anne rahmine düşmeyle başladığı düşüncesine dayanarak klonlamanın tüm şekillerine karşı çıkar. Yahudilikte, yaşamın anne rahmine düşmeyle başladığı düşünülmez ve bazıları klonlama ilmini sorgulasa da, Ortodoks hahamlar genellikle Yahudi din hukuku ve etiği açısından klonlamaya karşı çıkmak için kesin bir sebep görmez. Klasik liberalizm açısından, bireyin kimliğini koruma ve kişinin genetik kimliğini koruma hakkı konusunda kaygılar mevcuttur.
Yapay bir insan üretimi modelinin sosyal sonuçları Aldous Huxley’in Brave New World (Cesur Yeni Dünya) adlı kitabında incelenmiştir.
Soyu Tükenmiş Türler
Soyu tükenmiş ve soyu tehlikede olan türlerin klonlanması
Klonlama ya da daha doğrusu, soyu tükenmiş türlerden elde edilen fonksiyonel DNA’nın yeniden yapılandırılması uzun yıllardan beri bazı bilim insanlarının rüyası olmuştur. Bunun olası sonuçları, Michael Crichton’un çok satan romanında ve yüksek bütçeli Hollywood filmi Jurassic Park’ta abartılı bir şekilde anlatılmıştır. Gerçek hayatta klonlanması en çok beklenen türlerden biri yünlü mamuttu; ama donmuş mamutlardan DNA elde etme çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak, bir Rus-Japon ekibi şu anda bu hedef doğrultusunda çalışmaktadır. Ocak 2011’de, Yomiuri Shimbun, Kyoto Üniversitesinden Akira İritani başkanlığındaki bir bilim insanı ekibinin Dr Wakayama’nın araştırmalarına dayanarak, bir mamut embriyosu üretmek amacıyla, bir Rus laboratuarında muhafaza edilmiş olan bir mamut cesedinden DNA elde edeceğini ve bu DNA’yı bir Afrika filinin yumurta hücrelerine yerleştireceğini bildirmiştir. Araştırmacılar, altı yıl içinde bebek bir mamut üretmeyi umduklarını söylemişlerdir.
2001’de, Bessie adlı bir inek, klonlanmış bir Asya öküzü (soyu tehlikede olan türlerden biri) doğurmuştur; ama yavru iki gün sonra ölmüştür. 2003’te bir Malezya yaban sığırı başarılı şekilde klonlamıştır, bunu dondurulmuş bir embriyodan elde edilen üç Afrika yaban kedisi izlemiştir. Bu başarılar, benzer tekniklerin (bir başka türün taşıyıcı annesini kullanma) soyu tükenmiş türleri klonlamak için kullanılabileceği umudunu vermiştir. Son “bucardo”dan (Pirene dağ keçisi) alınan doku örnekleri, hayvanın 2000 yılında ölmesinden hemen sonra sıvı nitrojen içinde dondurulmuştur. Araştırmacılar ayrıca dev panda, Amerikan vahşi kedisi ve çita gibi soyu tehlikede olan türlerin klonlanmasını düşünmektedirler. San Diego Hayvanat Bahçesinde bulunan “Dondurulmuş Hayvanat Bahçesi”nde bugün dünyanın en nadir ve soyu tehlikede olan türlerinden alınan dondurulmuş dokular depolanmaktadır.
2002’de Avustralya Müzesindeki genetikçiler, polimeraz zincir reaksiyonu kullanarak, yaklaşık 65 yıl önce soyu tükenen Tazmanya kaplanının DNA’sını kopyaladıklarını bildirmişlerdir. Ancak 15 Şubat 2005’te, müze, yapılan testlerin sonunda, DNA’ların (etanol) koruyucu madde nedeniyle çok kötü bir şekilde bozulduğunun anlaşılması üzerine bu projeyi durdurduğunu bildirmiştir. 15 Mayıs 2005’te tazmanya kaplanı projesinin, New South Wales ve Victoria’daki yeni araştırmacıların katılımıyla yeniden yapılacağı ilan edilmiştir.
Ocak 2009’da, yukarıda bahsedilen soyu tükenmiş bir hayvan olan Pirene dağ keçisi, 2001’de alınan deri örneklerinin korunmuş DNA’ları ve keçi yumurta hücreleri kullanılarak Aragon Gıda Teknolojisi ve Araştırma Merkezinde ilk kez klonlanmıştır. (Bu dağ keçisi, akciğerlerindeki fiziksel yetersizliklerden dolayı doğumdan kısa süre sonra ölmüştür). Soyu tükenmiş türleri klonlama girişiminde hala devam eden engellerden biri, mükemmele yakın DNA ihtiyacıdır. Tek bir örnekten klonlama yapmak, eşeyli olarak üreyen hayvanlarda yaşayabilir bir üreme popülasyonu sağlayamamıştır. Ayrıca, erkek ve dişiler klonlansa bile bunların, kendilerine doğal davranışları öğretecek ya da gösterecek ebeveynler olmadan yaşayıp yaşayamayacakları sorusu cevapsız kalmaktadır.
Soyu tehlikede olan türleri klonlamak oldukça ideolojik bir konudur. Birçok biyolog ve çevreci, soyu tehlikede olan türlerin klonlanmasına hararetli bir şekilde karşı çıkmaktadır; çünkü bunun, doğal çevreyi ve yabani hayvan popülasyonlarını korumaya yardımcı olacak bağışları engelleyebileceğini düşünmektedirler. Hayvanların korunmasında temel kural, doğal ortamı ve yaşayabilir vahşi hayvan popülasyonlarını korumak hala olanaklı ise, esaret altında üremenin yalıtılmış şekilde yapılmaması gerektiğidir.
Omurgalıların klonlanması, çevreye karşı az bir risk teşkil eder; ama sınırlı koruma kaynaklarını tüketebilir. Ayrıca türlerin korunmasında başarılı olma ihtimali zayıf görünmektedir. Şimdiye kadar, transgenik (gen aktarımlı) hayvanların ve omurgalıların klonlanmasının koruma amaçlı faydaları tamamen teorik olarak kalmıştır; ama risklerin birçoğu bilinmektedir ve belgelenmiştir. Koruma biyologları araştırmalarını ve enerjilerini varolan koruma yöntemlerine (bunların hiçbirinde transgenik hayvanların ya da omurgalıların klonlanmasına ihtiyaç yoktur) adamalılardır.
Bilimkurguda
Bilimkurguda
Klonlama kavramı, yıllardan beri sayısız bilim kurgu eserinde kullanılmıştır. İnsan klonlama genellikle, bu eserlerde kullanılan en popüler türdür; bunun sebebi kimlik ile ilgili tartışmalı soruları ortaya koymasıdır. Örneğin, C. J. Cherryh’nin “Cyteen” ve Aldoux Huxley’in “Brave New World” (Cesur Yeni Dünya) adlı romanında, insan klonlama konusu hikayeyi yönlendirir ve aynı zamanda okurun, kimliğin ne anlama geldiği konusunda eleştirel bir şekilde düşünmesini sağlar.
Star Wars (Yıldız Savaşları) Bölüm II. Klonların Saldırısı ve Bölüm III. Sith’in İntikamı’nda da insan klonlaması sergilenir. Expanded Universe’de (Genişletilmiş Evren) de çok sayıda klonlama örneği vardır.
Klonlama
"İnsan Kopyalamak Doğru Değil"
Kısmi Klonlama