20. yüzyılın başında ilk olarak Amerikalı osteopat Dr. William Sutherland tarafından keşfedilen Kraniosakral Terapi (CST), 1980 yılından beri osteopat ve araştırmacı olarak çalışan Dr. John Upledger tarafından geliştirilmiş ve bugünkü durumuna gelmiştir. Dünya çapında bu tekniği kullanan 40,000 kadar uygulayıcı uzman bulunmaktadır.
Kraniosakral terapi nasıl bir tedavi yöntemidir?
CST, son derece nazikçe ve yumuşak bir şekilde uygulanan fakat aynı zamanda son derece güçlü bir şifa yöntemidir. Basit ağrı ve acılardan, inatçı kronik sağlık sorunlarına kadar pek çok alanda yardımcı olabilecek bir yöntemdir. Kraniosakral Terapi, terapistin vücuttaki "kranial ritmi”ni kontrol ederek kuyruk sokumundan kafatasına kadar olan bölgenin belirli noktalarına hafif basınç uyguladığı bir yöntemdir. Kraniosakral Terapi, vücut içi sıvısının hareketliliğine ve dengelenmesine, merkezi sinir sistemindeki negatif etkilerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. CST, vücut kasları ve yumuşak dokunun rahatlaması, kemiklerdeki hareketliliğin sağlanması ile vücudun kendi kendini iyileştirmesi durumunun öne çıkmasını sağlar.
Ayrıntıları ile CST:
Bir yaralanma veya bir rahatsızlık sonucu bunların etkileri yıllar boyu biriktirilebilmekte ve bu etkiler vücut dokusuna hapsedilerek daha derin hastalıkları yaratabilmektedir. CST, rahatsızlıkların hem fiziksel, hem de psikolojik olarak derinlerde saklı nedenlerini etkileyen ve serbest bırakılmasın sağlamayı amaçlayan derin ve çok yönlü bir şifa yöntemidir. CST, hayatımızdaki kısıtlama ve direnç modellerini vücudun çok temel bir seviyesinde dönüşüme uğratarak, hastalığı ortadan kaldırmayı ve sağlığı tekrar ortaya çıkartmayı amaçlar. CST aracılığı ile, terapi uygulanan kişi, kendisi ile bütünleşir, stresten ve ağrıdan uzaklaşır, vücut dengesi sağlanır, bağışıklık sistemi güçlenir, akıl, vücut ve ruh birlikteliği sağlanır. Hastayı etkileyen her negatif durum, vücudundaki bu ritmik hareketi de etkiler ve Kraniosakral harekette asimetri veya sınırlama oluşturur. CST terapisti, hastanın Kraniosakral sisteminde tespit ettiği dirençlerle tanıda bulunur ve bu dirençlere uygun bir şekilde karşılık vererek, algılanan hareketlerdeki blokajların, kısıtlamaların vücudun derinliklerinde kendilerini serbest bırakmalarına izin vererek Kraniosakral kısıtlamaların serbest kalmasını sağlayabilir, böylece vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını devreye sokabilir.
Hareket hayat demektir ve hareket olmadan hayat olmaz. Kalbin atışını, kanın pompalanmasını ve sindirim sisteminin hareketlerini düşünün. Bunların hareketi olmadan vücut varlığını sürdüremez. Ve vücudun en temelinde beyin ve omurilik mevcuttur ve bunlar kemiklerle korunmaktadır. Etraflarında ise özel bir sıvı olan cerebrospinal sıvı (CSF) vardır. CSF tüm vucudu dolaşır ve bu sıvının hareketi okyanusların hareketine benzer ve "gelgit" şeklinde adlandırılır. Vücudun temelindeki bu derin hareket dokularda ve organlarda yerini bulur, öyle ki ideal bir vücutta, vücudun tüm parçalarında senkronize ve armonik bir ritm vardır. Doğal olarak ideal vücut yoktur. Vücutlarımız, fiziksel ve duygusal stresle, hayatın çeşitli zorluklarıyla karşılaştıkça büzüşür (contract) ve bu büzüşme "gelgit"in akışını engeller ve bozar. Bu durum aynen şunun gibidir: Gelen "gelgit" kayalıklı bir sahile gelir ve kayayı görünce bir yol bulmak zorundadır. Vücudun tam donanımlı olduğu durumlarda bu blokaj geçicidir ama eğer stresler çok sık tekrarlanıyorsa veya şok çok büyükse, blokaj gitgide büyür ve sonunda rahatsızlıklara ve acılara yol açar. Hayatımız boyunca pek çok değişik blokaj biriktirir ve yayarız. Bazan vücudumuzun kendi iyileştirme yöntemlerini kullanmayı başarırız, bazan da yardıma ihtiyaç duyarız. CST terapistinin hafif dokunuşları vücut sıvıların akışlarında bu blokajları tespit etmesine ve bu bilgiyi vücuda geri yansıtmasına, böylelikle de vücutta armoninin tekrar oluşturulması için gerekli kaynakların biraraya getirilmesine yardımcı olur.
CST terapisti, vücudun Kraniosakral hareketindeki rahatsızlıkları/bozuklukları tespit ederek problem alanlarını ve travmaları ortaya çıkartır. Bunu takiben de bu problem ve travmaların serbest bırakılmasını sağlamaya çalışır. Böylece iyileşme başlar. Kraniosakral hareketin akıcı olması, vücutta sağlıklı bir işlemenin göstergesidir. Bu hareketin kısıtlanmış olması ise, sağlıkta kayıp ve o bölgede canlılıkda azalma anlamına gelir ki, bu da hastalığa veya rahatsızlığa yol açar. Kraniosakral terapistinin rolü, kısıtlanmış hareket alanlarını tespit etmek ve vücudun tüm bu kısıtlamaları serbest bırakmasını ve böylece akıcı bir Kraniosakral hareketi sağlamaktır. Bu da, mevcut hastalığın/rahatsızlığın giderilmesi ve sağlığın tekrar kazanılmasına yol açar. Kraniosakral sistemi yakın geçmişte, uzak geçmişte yaşanmış, fiziksel veya psiko-duygusal olmak üzere tüm hayat deneyimlerimizi yansıtır. CST terapistinin hastanın Kraniosakral sistemi ile çalışması, sistemin doğal olarak tekrar organize olma dürtüsünü harekete geçirir ve bu biriktirilmiş acı, gerginlikler ve rahatsızlıkları serbest bırakır ve hastanın tüm varlığını optimum seviyesinde işleyebileceği daha dengeli ve düzenli bir duruma getirir. CST terapistinin gerçek anlamda hastaya bir şey yaptığı düşünülmemelidir. Terapi süreci, terapistin hastanın vücudunun kendi canlılığını ve şifa kaynağını bulmaya yardımcı olması olarak tanımlanabilir.
CST nasıl uygulanır?
CST sessiz (bazan çok yumuşak bir müzik eşliğinde) huzurlu bir ortamda, hastanın bir yatağa giyinik olarak sırtüstü uzanması ile uygulanır. Bir CST seansı 40 ile 60 dakika arası sürer ve terapi seansında çoğunlukla fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak son derece derin bir gevşeme ve buna eşlik eden bir hafiflik ve rahatlık duygusu deneyimlenir. Kraniosakral sistem, merkezi sinir sistemi, serebrospinal sıvı, bunu tutan ince zar, kafatası ve kuyruk sokumu (sacrum) kemiklerinden oluşur. Bu sistemde derin ve ritmik bir nabız atışına benzer bir atış vardır. Buna "Yaşam Nefesi" denir. Kraniosakral sistemdeki Cranial ritm, insan vücudundaki en temel, en derindeki ritmdir. Vücudun fiziksel olarak 3 ritmi vardır: Kalp atışı ritmi, nefes alış veriş ritmi ve Cranial ritm. Doğarken ilk başlayan ritm ve ölürken son duran ritm Cranial ritmdir. Cranial ritm tüm fiziksel vücudun ritmini koordine eder. Yani, fiziksel vücut bir travmadan veya bir yaralanmadan dolayı acı çekerse, bu olay bir şekilde Cranial ritmi etkiler veya engeller. Kraniosakral sistemi varlığımızın her bir parçasını içerir, çünkü varlığımızın her bir parçasını etkiler ve her bir vücut parçasından da etkilenir. CST, terapistin hem tanı, hem de terapi için ellerini son derece nazik ve yumuşak bir şekilde hasta üzerinde uygulaması şeklinde yapılır. Tedavi boyunca bu nazik ve yumuşak el hareketleri, ayaklar, dizler, karın, göğüs kafesi, baş gibi temel bölgelerde uygulanır. CST uygulayan kişi, bu hafif dokunuşlarla, hastanın Kraniosakral sistemi ile iletişime geçer ve vücudun temel yapı taşlarından kaynaklanan, vücut ritminde güçlükle algılanabilecek hareketleri tespit eder. Bu hareketler vücudun tüm dokularında ifade bulan Kraniosakral hareketlerin, yani Kranial ritmin bir yansımasıdır. Terapi sırasında hasta genellikle kendisini çok gevşemiş hisseder. Vücudun yapısı ve dokuları serbest kaldıkça, zaman zaman hafif bir ürperti, ısı, karında gurultu gibi hafif fiziksel etkiler hissedilebilir. Zaman zaman duygusal tepkiler de görülebilir. Mutluluk anıları, üzüntülü anılar hatırlanabilir ve bunlar iyileşmenin olduğunu gösteren değerli belirtilerdir. Birkaç tedavi seansı sonucunda vücut kendi şifa yeteneğini geri kazandıkça, verilen yanıtlar da daha hızlı olacaktır.
CST ne kadar uygulanmalı?
Seans sayısı tamamen hastanın içinde bulunduğu durum ile ilgilidir ve ilk seans sonunda genel resim ortaya çıkar. Sağlanan faydanın kalıcı olması için minimum 4 seans tavsiye edilir. Kronik, güçsüzleştirici hastalıklarda veya ciddi yaralanmalarda, daha uzun süreler çalışmak gerekir.
CST’nin etkili olduğu rahatsızlıklar:
o Stres, Depresyon, duygusal sorunlar
o Somatik Rahatsızlıklar
o Spordan kaynaklanan sorunlar
o Ses ve Opera sanatçılarının boyun ve ağız içi kaslarının rahatlatılması
o Konuşma sorunu olanların ağız bölgesi stresi
o TMJ (Çene kilitlenmesi ağrısı, diş kilitlenmesi)
o Migren, baş ağrıları
o Kronik yorgunluk
o Vücut hareket ve dengesi ile ilgili sorunlar
o Merkezi sinir sistemi sorunları
o Boyun ve bel ağrıları
o Öğrenim bozuklukları—hiperaktivite
o Bebeklerde uykusuzluk
o Ortopedik bozukluklar ve diğer ağrılar
CST, en güvenli holistik tedavi yöntemlerinden birisidir. Tamamen vücudun dinlenmesi ve kendi kendini iyileştirmesinin sağlanması prensibine dayalıdır.
Füsun YILMAZ
Merhaba,ben bu hafta üniversite tercihi yapıcam ama fiyoterapi ve rehabiilitasyon bölümü ile dil ve konuşma terapisi arasında kaldım.Bana yarcımcı ola... devamı
Osteopati
Psikonöroimmunoloji
Homeopati Nedir?
Homeopatinin Sınırları Ve Başarıları
Manuel Terapi