Kökeni yunanca olan sinestezi kelimesi ‘’birleşik duygu’’ anlamını taşımaktadır. Sinestezi hastalığında tek bir nesne için birden fazla kanalda uyarılma hissedilir ve bu renkler hissedilebilinir, sesler görülebilinir ve şekillerin tatlarını alınabilir kılar. Her 25.000 kişiden birinde sinestezi hastalığına rastlanmaktadır ancak sinestezi doğuştan ve sonradan kazanılan olmak üzere iki grupta incelenir. Kalıtımsal yani doğuştan olan sinestezi hastalığının daha önce yapılan araştırmalardaki bulgulara göre X kromozomunda görülmektedir bu da kız veya erkek çocuklara annelerinden geçtiğini açığa çıkarmaktadır. Sonradan kazanılan sinestezi temelinde başka bir rahatsızlıkla birlikte ortaya çıkar. Örneğin epilepsi hastaları koklama, görme, işitme ve dokunma arası geçişlerde bağ kurma gözlemlenmiştir. Diğer bir bulgu da sinestezi hastalarında duygusal tepkileri kontrol eden limbik korteksin ve ön beyinde hafızayı kontrol eden hipokampüsün normal insanlara göre daha etkin kullandığı gözlemlenmiştir. Sinir sistemi ve algı arasındaki bağı sorgulatan bu ender görülen rahatsızlıkta ritmik ve uzamsal zekâ öne çıkar matematiksel/mantıksal zekâ daha zayıf kalabilir. Bu da Rimbaud, Nabokov, Kandinsky ve Scriabin gibi sanatın farklı dallarını icra eden isimlerin başarısının sırrını açıklıyor.