Dr. Aker 21 Aralık’ta ABD’nin St. Louis kentinde 81 yaşında vefat etti. 1954 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden birincilikle mezun olan Dr. Aker, ABD’nin en saygın tıp merkezlerinden, pek çok Nobel ödüllü bilim insanının yetiştiği, St. Louis’deki Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, iç hastalıklar ve kardiyoloji dallarında uzmanlığını aldı. 1962 yılında ABD’den Türkiye’ye dönerek Siyami Ersek Hastanesini kuran ekipte yer aldı. 70 ve 80’li yıllarda ABD’de bulunan Dr. Aker sonra tekrar 2007 yılında emekli olana kadar Türkiye’de çalıştı. Dr. Aker, Türkiye’de modern kardiyolojinin ve kalp cerrahisinin kurucularından biriydi. Cleveland Merkezi’nden ünlü kardiyolog Prof. Dr. Murat Tuzcu, Milliyet’teki yazısında (26.12.2011) Dr. Aker’i şöyle anlatıyor: “Benim Ümit Aker’i tanımam onunla tanışmamdan 10 yıl öncesine dayanıyor. 1970’lerin başında genç bir tıp öğrencisi olarak, o zamanki adıyla İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi’nde gönüllü olarak çalışmaya başlamıştım. Hastanenin büyük bir kütüphanesi vardı. Kitap raflarından bir bölümünün üstünde Dr. Ümit Aker’in hediyesidir yazan küçük bir plaket dikkat çekiyordu. Ne kadar değerli bir hazine bulduğumu, kitapları okudukça anladım. Ümit Bey, bazı bilimsel makalelerin yanına kısa notlar düşmüştü. Bilim felsefesi üstünde düşünmeye başladığım, metot konusunu anlamaya çalıştığım o günlerde, bu notlar bana yepyeni bir pencere açtı. Bilimsel şüpheciliği, araştırmaları eleştirel gözle okuyup değerlendirmeyi, teorik bilginin pratik deney ile ilintilendirilmesinin önemini, tıpta bilginin sürekli değişerek ilerlediğini o el yazısı notları okudukça anlamaya başladım. Yıllar içinde, usta hekimin satır aralarında verdiği mesajlarla hastalara daha iyi bakmanın yolunu gösterdiğini sezdim. Hastanede geçirdiğim yıllar içinde sayısız “Ümit” hikayesi dinledim. Beni derinden etkileyen bu hikayeler, müthiş bir genel tıp bilgisi olan, tecrübeyle mükemmelleşmiş doğuştan üstün el becerisi sahibi, hastalarına çok müşfik, meslektaşlarına ve çevresine davranışı anlayışlı ve zarif, ailesi ve dostalarına karşı sevgi dolu, keskin zekası ve hoş nüktedanlığıyla hep aranan, ilgi alanı ve bilgi birikimi tıbbın sınırlarını çok aşan bir entelektüelin ve eşsiz bir öğretmenin resmini çiziyordu. Ünlü kalp cerrahı Dr. Kemal Beyazıt’tan dinlemiştim: “Ümit vizite çıkarken ben de dinleme aletimi alıp onunla beraber giderdim. Önce o hastanın kalbini dinler sonra bana dinletir ve anlatırdı. Cerrah arkadaşlarım, ne o kardiyolog mu olacaksın diye bana takılırlardı. Bir süre sonra benim öğrendiklerimi görünce hepsi birer dinleme aleti edindiler. Ümit bize sadece kardiyolojide değil kalp cerrahisinde de çok şeyler öğretti.” Ünü kısa sürede tüm yurda yayılınca başka hastanelerden yanına gelip öğrencisi olmak isteyenler artıyor. Bunlardan biri olan Profesör İstemi Nalbantgil o günleri şöyle anlatıyor: “Geç saatlere kadar ağır hastalarla uğraşırken Dr. Ümit Aker, her dakika bize bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Gece yarısına yakın bize o günkü hastalarla ilgili makaleler verir, okuyup ertesi sabaha hazır olmamızı isterdi. Ne zaman çalışacağız, ne zaman uyuyacağız demek aklımıza gelmezdi, çünkü o bizden daha çok çalışırdı.” İstanbul Tıp Fakültesi Dahiliye Kürsüsü Başkanı Profesör Cihat Abaoğlu’nun her yıl asistanlarını ve öğrencilerini Ümit Bey’i tanımaları ve feyz almaları için Haydarpaşa’daki hastaneye getirdiğini biliyorum. Cihat Abaoğlu ve Ürolog Dr. Gürbüz Barlas’tan dinlediğim bir anı, genç doktorun çevresinde ne büyük bir hayranlık ve saygı uyandırdığının güzel bir örneği. Doçentlik sınavına giren Ümit Aker’e jüri üyeleri soru sormak istemezler. “Şu konuda ne düşünüyorsunuz, böyle bir olgu için ne dersiniz” diye uzun bir bilimsel sohbet yaparlar. Sonunda Cihat Hoca, birçok başka bölümden gelen, aralarında Barlas’ın da bulunduğu dinleyicilere dönüp “Ne yazık ki sizi bu zevkten mahrum etmek zorundayım, vaktimizi çok aştık” deyince dakikalarca süren bir alkış kopar. içinden çıkılmaz gibi görünen karmaşık hastalıklara usta bir saat tamircisi gibi yaklaşıp, bütünü gözden kaçırmadan her bir küçük parçayı dikkatle inceleyen Ümit Hoca, sonunda doğru tanıya ulaşır, devasız sanılan derde çare olurdu. Ben de bu olağanüstü özelliğine birçok kez tanık oldum ve “Ümit Ağabey, şu hastayı görüp fikrini söyler misin?” diyenler kervanına katıldım. Dr. Aker’in en büyük hayranları hastalarıydı. Ona ne kadar güvendiklerine ve ne zaman sıkıntıya düşseler yanlarında olup hastalıklarına çare bulacağından şüphe etmediklerine çok tanık olmuşumdur. Bu güvenin boşuna olmadığını, ortak hastalarımızın dertlerini nasıl kendi derdi sayıp yardım etmek için çırpındığını gördüğüm için bilirim. Kendisi bu güvene büyük bir tevazuu ile karşılık verirdi. Dr. Özgür Şamilgil’den dinlediğim bir anı bu özelliğine hoş bir örnek: Zor bir işlem gerektiren hastalarından biri, “Sizin tecrübeli ellerinize güveniyorum” deyince, Hoca “Tecrübe yapılan hataların bileşkesidir, bir daha düşünmenizi tavsiye ederim” diyerek verdiği nükteli cevapla sıkıntılı hastayı rahatlatıp tebessüm ettirmişti.”
Kalp Yetmezliği Olan Hastalar Fazla İyimserler
Op. Dr. Sinan GÖKER
Oğ Merhaba.oğlum 24 yaşında sağ gözü % 20 ,sol gözü %10 görüyor.Bu akşam CNN Türk de bahsettiğiniz tedavi yöntemi ona uygulanabilir mi?Teşekkürler... devamı
Endometrium Kanseri Tedavisinde Gelişme
Yaşlanan Dünya Nüfusuna Çare Aranıyor
Göz Seğirmenizi Hayra Yormayın
Soğuk Havanın Cilde Zararları
Unutkanlığa Karşı Protein