Nedir

Nedir?

Hipokondri veya hipokondriyaz (bazen sağlık fobisi veya hastalık hastalığı olarak da adlandırılır), ciddi bir hastalığa yakalanma konusunda aşırı derecede endişe duyma anlamına gelir. Hipokondri sorunu yaşayan kişiye hipokondriyak adı verilir.

Hipokondriyaklar, şiddeti ne kadar hafif olursa olsun, tespit ettikleri herhangi bir fiziksel belirtilerde aşırı derecede alarma geçerler. Ciddi bir hastalıklarının olduğuna veya olacağına ikna olurlar. Genellikle hipokondri, kişi doktor tarafından muayene edildikten ve belirtilerinin herhangi bir tıbbi temele dayanmadığı konusunda açıklama yapıldıktan ve eğer tıbbi bir rahatsızlık varsa bile endişelerinin yersiz olacağı seviyede olduğu açıklandıktan sonra bile devam eder. Çoğu hipokondriyak, bağırsaklarla ilgili sorunlar, çarpıntı veya kas yorgunluğu gibi belirli belirtileri, endişelerini tetikleyen belirtiler olarak kabul eder ve bunlara odaklanır. Bu belirtilerin süresi 6 ay veya daha fazladır.

DSM-IV-TR, hipokondri rahatsızlığını bir somatoform olarak tanımlar. Bir araştırma, hipokondrinin ilk yardıma gelen hastaların %3’ünü etkilediğini gösteriyor.

Hipokondri, genellikle ciddi bir hastalığa işaret etmesi muhtemel hafif vücut belirtileri, sürekli olarak kendi kendini muayene ve kendi kendine tanı koyma ve vücudu hakkında kaygı duymayla ilişkilendirilir. Hipokondriyak birçok insan, doktorların tanısına karşı şüphe ve inançsızlıkla bakar ve doktorların, tıbbi bir durumun olmadığına veya devam etmediğine dair bu güvencelerini rapor eder. Buna ek olarak çoğu hipokondriyak, doktorların bulunduğu zamanlarda tıbbi bir gerekliliği yerine getirirken “beyaz önlük sendromu” adı verilen yüksek kan basıncı, stres ve anksiyete gösterir. Birçok hipokondriyak, doktorlardan, aileden veya arkadaşlardan hemen müdahale beklentisi içindedir ve bu rahatsızlık hipokondriyak kişiyle ailesi ve arkadaşları için zorlu bir durum haline gelebilir. Bazı hipokondriyaklar hastalığı hatırlatan her şeyden kaçarken, bazıları sık sık doktorları ziyaret edebilir. Başka hipokondriyaklar, ciddi bir hastalığa yakalanma korkusuna inanmanın, içlerini döktükleri kişiler tarafından ciddiye alınmayacağı düşüncesiyle bu korkudan hiç bahsetmeyebilirler.

Belirtiler

Belirtiler

Hipokondri birçok şekilde açığa çıkar. Uzmanlara göre, hipokondri her yaşta açığa çıkabilir; fakat genellikle 20-30 yaşları arasında, kadınlarda daha yaygın görülen diğer somatoform bozukluklarının aksine erkeklerde daha fazla görülür. Bazı insanları aile, arkadaşlar ve doktorlara danışmaya iten düşünceleri ve fiziksel hisleri vardır. Diğerleri hastalığı hatırlatan etmenlerden o kadar korkarlar ki küçük gibi görünen sorunlarda tıbbi profesyonellere görünmeyi reddedebilir, hatta bazen ciddi durumlarda da ihmalkarlaşıp tanı için doktora gitmeyebilirler. Yine bazı insanlar hasta oldukları için hastalık kapmaktan korkarlar. Ama diğer bazıları hüzün ve depresyon içinde, hayati tehlike taşıyan bir hastalıklarının olduğundan ve hiçbir doktorun kendilerine yardımcı olamayacağından emin yaşarlar. Bazılarıysa hastalığın, geçmişte yaptıkları hatalardan kaynaklandığına inanırlar.

Hipokondri genellikle diğer psikolojik bozukluklara eşlik eder. Hayatlarının bir bölümünde genelleşmiş anksiyete bozukluğunun yanı sıra klinik depresyon, obsesif-kompülsif bozukluk (OKB), fobiler ve bedenselleştirme rahatsızlığı hipokondrisi olan kişilere en fazla eşlik eden durumlardır. Otizm/Asperger bunun başka bir belirtisi olabilir.

Hipokondriyak çoğu insan, obsesif-kompülsif bozukluk belirtilerine oldukça benzer olan kompülsif kontrolle takip edilen bir düşünceler döngüsü deneyimler. Ama hipokondriyak insanlar hasta olmaktan, OKB hastalarıysa bir hastalık kapmaktan veya başkalarına bulaştırmaktan korkarlar. Bazı insanlarda her ikisi de olsa da, ikisi birbirinden farklıdır.

Hipokondriyak hastalar, ciddi bir tıbbi hastalığın belirtileriyle karıştırılabilecek kendi fiziksel belirtilerinin depresyon ve anksiyete tarafından üretildiğinin genellikle farkında değildir. Örneğin, depresyonu olan hastalar genellikle yaşamlarının genelinde iştahta, kiloda değişimler, yorgunluk, cinselliğe karşı azalan ilgi ve motivasyon deneyimi yaşarlar. Yoğun anksiyete, hızlı kalp atışları, kalp çarpıntıları, terleme, kas gerilmesi, mide rahatsızlığı ve uyuşma veya vücudun belirli bölgelerinde (eller, alın vb) karıncalanmayla ilişkilendirilir.

Risk Faktörleri

Risk faktörleri

Siberkondri, internetten tıbbi araştırmalar yapan bireylerde hipokondri için kullanılan konuşma diline ait bir terimdir. Medya ve internet, kanser ve çoklu sertleşim (hipokondriyakların genellikle içinde olduklarını düşündükleri hastalıklardan bazıları)gibi ciddi hastalıklarla ilgili televizyon programları ve reklamların bu hastalıkları rastgele, belirsiz ve kaçınılmaz olarak yansıtmasından dolayı genellikle hipokondriye etki eder. Riskin yanlış tanımlanması ve belirli olmayan belirtilerin tanımlanması, hipokondriyakların gerçekten bu hastalığı yaşadıklarına inanmasına yol açabilir. Majör hastalıkların veya öngörülen pandemiklerin baş göstermesi de hipokondriye etki edebilir. Kanser gibi belirli hastalıklara ilişkin istatistikler, hipokondriyaklara bu hastalığı geliştirme risklerinin daha olası olabileceği yanılmasını sağlayabilir. Basit bir ruhsal hastalık önerisi bile bir hipokondriyak için bu olasılığın üzerine obsesyon geliştirme nedeni olabilir.

Bazı bireylerde hipokondrinin tetiklenmesi konusunda aile veya arkadaşlar içinde ciddi hastalık ya da ölümlerin görülmüş olması yaygındır. Benzer şekilde, bir ebeveynin erken ölüm tarihine yakınlaşırken genellikle diğer sağlıklı bireyler hipokondri geliştirmeye başlayabilir. Bu kişiler genellikle ebeveynlerinin ölümüne neden olan hastalığa yakalanacaklarını düşünür, buna karşılık gelen belirtileri yaşayarak panik atak geçirirler.

Var olmayan rahatsızlıklardan dolayı fiziksel ağrı veya anksiyete yaşayan insanların büyük çoğunluğu aslında “rol yapmıyor”, daha ziyade oldukça yüksek stres gibi diğer duygusal sorunların doğal sonuçlarını yaşıyordur.

Hipokondrinin aile çalışmaları, hastalığın genetik olduğunu gösterir. Hipokondri sorunu yaşayan akrabalar arasında yalnızca bedenselleştirme rahatsızlığı ve anksiyete bozukluğu diğer sıradan ailelerden daha yaygın olarak görülmüştür. Diğer çalışmalar, OKB’li hastaların birinci dereceden akrabalarının, bir somatoform hastalığının (hipokondri veya bir beden algı bozukluğu) beklenen sıklığından daha yüksek bir oranlarının olduğunu göstermiştir.

Bazı anksiyete ve depresyonların, serotonin ve norepinefrin gibi beyin kimyasallarıyla ilgili sorunlardan kaynaklandığına inanılır. Anksiyete veya depresyon yaşayan hastaların fiziksel belirtileri aslında gerçek vücut belirtileridir ve sinir sistemi kimyasıyla ilgili değişimlerle tetiklendiklerine inanılır. Örneğin, çok fazla norepinefrin, yüksek kalp atış hızı ve terleme, nefes darlığı ve korku belirtileri olan şiddetli panik ataklarla sonuçlanacaktır. Çok az serotoninse uyku bozukluğu ve aşırı yorgunlukla eşlik edilen şiddetli depresyonla sonuçlanabilir ve ilaç müdahalesiyle tedavi edilebilir.

Tedavi

Tedavi

Eğer bir kişi diyabet veya eklem iltihabı gibi tıbbi bir hastalık yaşıyorsa, bunun depresyon gibi psikolojik sonuçlarının doğması olasıdır. Hatta bazıları intihar eğilimine bile yol açtığını rapor eder. Aynı şekilde depresyon veya anksiyete gibi psikolojik bozuklukları olan kişilerin de genellikle tıbbi açıdan açıklanamayan belirtiler şeklinde fiziksel açıdan açığa vurulan durumları olabilir. Yaygın görülen yan etkiler arasında baş ağrıları, karın, sırt, eklem, bağırsak veya idrarda ağrı, bulantı, ateşlenme ve/veya gece terlemeleri, kaşınma, ishal, baş dönmesi veya denge sorunları yer alabilir.

Tıbbi olarak açıklanamayan belirtilerin eşlik ettiği hipokondriyak çoğu insan, doktorları tarafından anlaşılamadıklarını düşünür ve doktorlarının sürekli olarak belirtilerde rahatlama yaratma konusundaki yetersizlikleri karşısında sinirlenir. Hipokondri tedavisine farklı yaklaşımların ortak hedefi, her hastanın tıbbi olarak açıklanamayan belirtilerini ve hayatlarını yönlendiren hastalık endişelerini daha iyi yenmelerini sağlamak için yardımcı olmaktır. Son dönemde yapılan araştırma, aşırı endişenin uygun ilaçlar ve hedeflenen psikoterapiyle giderilebileceğini ortaya çıkarmıştır.

Son dönemde yapılan bilimsel çalışmalar, bilişsel davranışçı tedavi (BDT) ve seçici serotonin geri alım engelleyicilerin (SSRI’lar; örneğin fluoksetin ve paroksetin) klinik çalışmalarda gösterildiği gibi hipokondri için etkili tedavi seçenekleri olduğunu göstermiştir. Psiko-eğitsel bir “konuşma” terapisi olan BDT, hastanın fiziksel belirtileri ve hastalık endişelerini ele almasında ve bunlarla mücadele etmesinde ve sorun çıkaran vücut belirtilerinin yoğunluğunu azaltmada yardımcı olur. SSRI’lar, sinir uyarıcı seviyelerinin ayarlanması yoluyla obsesif endişeyi azaltabilir. Bunun hipokondrinin yanı sıra anksiyete ve depresyon tedavilerinde de etkili olduğu gösterilmiştir.

Hipokondrinin tedavisinde etkili olduğu kanıtlanan başka bir tedavi de maruz bırakma tedavisidir. Bir çalışmada bu tedavinin, en az bilişsel tedavi kadar etkili sonuç verdiği ve durumdaki gelişmelerin çalışmadan sonra da devam ettiği gösterilmiştir.