Nedir

İnsülin beta hücreleri tarafından üretilen bir hormondur. Beta hücreleri pankreas aracılığıyla dağıtılan hücrelerdir. Üretilen insülin kana bırakılır ve vücut içinde dolaşır. İnsülin vücutta bir hareketi olan önemli bir hormondur. İnsülinin birçok fonksiyonu karbonhidratların (şeker ve nişasta), lipit (yağlar) ve proteinlerin kontrolünde aktif rol oynar. İnsülin aynı zamanda büyüme de dahil vücudun hücrelerini düzenlemede öneme sahiptir.
İnsülin direnci, vücudun hücrelerinin insülin etkisine tepki göstermesi durumudur.  İnsülin miktarına verilen normal tepki azaltılır. Sonuç olarak insülinin etkilerini göstermesi için daha yüksek seviyede insülin gerekir. Direnç vücudun hem kendi (içsel) insülini hem de dışarıdan enjekte edilen (dışsal) insülin de görülür.

Sebepler

İnsülin direncine neden olan muhtemelen birkaç sebep vardır ve önemli bir etken de genetik unsurdur. Bazı ilaçlar da insülin direncine neden olabilir. Buna ilaveten, insülin direnci şu koşullarda meydana gelir:
  • Metabolik sendrom
  • Obezite
  • Hamilelik
  • Ciddi hastalıklarda kapılan enfeksiyon
  • Stres
  • Steroid kullanımı esnasında

Şeker Hastalığıyla İnsülin Direnci Arasındaki İlişki Nedir

2. tip şeker hastalığı sonradan ortaya çıkan bir hastalıktır. İnsülin direnci 2. tip şeker hastalığından önce meydana gelen bir durumdur. Bazen de yıllar alır. 2. tip şeker hastalığı geliştirecek bireylerde uzun yıllar kan glukoz ve insülin seviyeleri normal seviyede olur ve zaman içinde bir noktada insülin direnci ortaya çıkar.

Bu noktada genelde yüksek insülin seviyeleri, merkezi obezite, kolesterol anormallikleri ve/veya yüksek kan basıncıyla (hipertansiyon) bir bağı vardır. Bu hastalık kümelenmesi oluştuğunda bu duruma metabolik sendrom denir.

İnsülinin görevlerinden birisi vücudun hücrelerinin özellikle kas ve yağ hücrelerinin glukozu hem kullanmasını hem de atmasını sağlamaktır. Bu insülinin kandaki glukoz seviyesini ayarlamasının bir yoludur. Bunu insülin hücre yüzeyindeki algılayıcılara bağlanarak yapar.  Bunu şu şekilde düşünebilirsiniz, insülin kas ve yağ hücrelerinin kapısını çalar. Hücreler kapı sesini duyar, açar ve glukozun hücre tarafından kullanılmasına izin verir. İnsülin direnciyle kaslar kapı sesini duymaz ve pankreas daha çok insülin alması gerektiğini hisseder bu da kandaki insülin seviyesini artırır ve daha çok kapı sesine neden olur.

Zamanla hücrelerin direnci daha da artar. Pankreas bu direnci kıracak yeterli insülin ürettiği sürece, kan glukoz seviyeleri normal seviyede kalır. Pankreas yeterli insülin üretemediği zaman, öncelikle yemeklerden sonra glukoz seviyeleri en yüksek seviyede olduğu zaman ve daha fazla insülin gerektiği zaman ama en sonunda oruç tutarken kan glukoz seviyeleri yükselmeye başlar. Bu noktada 2. tip şeker hastalığı mevcuttur.

Komplikasyonlar

Metabolik sendrom insülin direncini obezite, yükselmiş kolesterol ve yüksek kan basıncıyla ilişkilendirirken, özellikle insülin direnciyle ilgili ciddi başka durumlar da vardır. İnsülin direnci bu durumlarının bazılarının sebebi olabilir ama henüz ispatlanmamıştır. İnsülin direnciyle ilgili durumlar:

2. Tip Şeker Hastalığı

Açlık şeker hastalığı insülin direnci olduğuna dair ilk belirtidir. Şeker hastalığı oluşmadan evvel fark edilebilse de doktorunuzla görüşme isteksizliği ya da gidememe durumunda insülin direnci 2. tip şeker hastalığı gibi algılanabilir.

Karaciğer Yağlanması

Yağlı karaciğer insülin direnciyle çok alakalıdır. Karaciğerde yağın birikmesi, insülin direnci ile ortaya çıkan yağların kontrol bozukluğu belirtisidir. İnsülin direnci ile ilgili olan yağlı karaciğer hafif ya da ciddi olabilir. Yeni kanıtlar yağlı karaciğerin karaciğer sirozuna ve muhtemelen karaciğer kanserine bile sebep olacağını iddia ediyor.

Damar Sertliği

Damar sertliği olarak bilinen bu durum orta boy ve geniş arterlerin sürekli kalınlaşan ve sertleşen duvarlardır. Damar sertliği şunlara neden olur:
  • Koroner atardamar (anjin ve kalp krizi)
  • Felç ve
  • Periferik vasküler hastalık
Damar sertliğini etkileyen başka risk faktörleri:
  • Yüksek seviye kötü kolesterol (LDL)
  • Yüksek kan basıncı
  • Sigara
  • Şeker hastalığı
  • Damar sertliği genetik olma durumu

Cilt Yarası

Cilt yaraları artan bir şekilde cilt sertleşmesi denilen bu duruma dönüşür. Özellikle boyun ve koltukaltında oluşur. Bu durum her ne kadar mekanizması bilinmese de doğrudan insülin direnciyle alakalıdır.

Cilt Sertleşmesi

Çoğunlukla boyun ve koltukaltı gibi buruşuklukların olduğu cildin kararması insülin direnciyle alakalıdır.

Et Benleri

İnsülin direnci olan hastalarda artan sıklıkta görülür. Et beni yaygın zararsız bir durumdur. Cildin etrafında oluşan cilde bağlı bir et parçasıdır. Pürüzsüz ya da düzensiz, et renginde ya da derinden renkli ve basitçe cildin etrafı üzerinde et parçası olabilir böylece ciltten sarkan et beni oluşur.

Kadınlarda Üremeyle İlgili Anormallikler

Üreme ile ilgili anormallikler yumurtlama ve gebelik (kısırlık) düzensiz adet görme ya da hiç adet görememe zorluğunu içerir.

Polikistik Yumurtlama Hastalığı

Polikistik yumurtlama hastalığı genç kadınları etkileyen hormonal bir sorundur. Düzensiz adet görme ya da hiç görememe durumu, obezite ve aşırı vücut kıllanmasıyla ilgilidir.

Hiperandrojenizm

Yumurtalıklar tarafından üretilen yüksek erkek hormon seviyeleri insülin direncinde görülebilir ve yukarıda tarif edilen PKOS da rol oynayabilir. Bu bağın niçin oluştuğu bilinmiyor ama insülin direncinin bir şekilde anormal yumurtlama hormonu üretiminde etkili olduğu düşünülüyor.

Gelişim Anormallikleri

Mevcut olabilecek yüksek seviyede insülin dolaşımından dolayı insülin direncinde gelişme etkileri görülebilir. Glukoz metabolizmasında insülin etkileri bozulabilirken, diğer mekanizmalardaki etkileri zararsız olabilir (ya da en azından daha aza zarar görebilir.) İnsülin anabolizandır (yapısal) ve insülin benzeri büyüme faktörü 1 olarak algılanan medikatör aracılığıyla büyüme üzerinde etki gösterebilir. Hastaların doğrusal büyümesi olabilir ve gözle görülür özelliklerinde kalınlaşma olabilir. Et benlerinde artış bu mekanizmadan kaynaklanabilir.

Risk Faktörleri

Bireylerde şu koşullarda insülin direnci oluşabilir:
  • Aşırı kiloluysa, vücut kütle indeksi 25 ve üzerindeyse
  • Erkeklerde 120 cm’den fazla bir bel kalınlığı varsa, kadınlardaysa 105 cm’den fazla bel kalınlığı varsa
  • 40 yaş üzerindeyseler
  • Latin, Afrika Amerikalı, Yerli Amerikalı ya da Asya kökenli Amerikalıysa
  • 2. tip şeker hastalığı olan yakın akrabaları varsa
  • Gebeliğe bağlı şeker hastalığı varsa
  • Yüksek kan basıncı, yüksek kan trigliserit, düşük HDL kolesterol ya da damar sertliği (örneğin başka metabolik sendrom unsurları varsa)
  • Polikistik yumurtlama hastalığı varsa
  • Deri sertleşmesi varsa

Teşhis

Doktor, detaylı hasta geçmişi incelemesi, fiziksel muayene ve risk faktörlerinden faydalanarak laboratuar testi ile insülin direnci olmaya yatkın bireyleri tanımlayabilir. Glisemik insülin bağlama ya da damar içi tolerans testi gibi karmaşık insülin direnci teşhis ya da doğrulama testleri vardır. Fakat bu testler pahalı ya da karmaşık ve hastaların tedavisinde çok da gerekli olmayan testlerdir. Bu testler genelde araştırma amaçlı uygulanan testlerdir.

Genel klinik uygulamasında, oruçlu insülin seviyeleri ile birlikte glukoz seviyeleri doktora şeker hastası olmayan hastalarda insülin direnci olup olmadığı konusunda ipucu sağlayabilir. Tam teşhis sadece buna dayanarak yapılamaz çünkü insülin ölçümünde kullanılan laboratuar teknikleri değişiklik gösterebilir ve bir tanıma karşılık gelen kesin bir değere sahip değildir. Ama şeker hastası olmayan, oruç tutan bir insanda seviye çeyreğin üzerinde bir seviyedeyse anormal olarak değerlendirilir.

Tedavi

İnsülin direncine iki türlü müdahale edilir. İlk olarak insülin ihtiyacı azaltılır ve ikinci olarak hücrelerin hassasiyeti artırılabilir.

İlaç Tedavileri 

Metformin şeker hastalığı tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Kan glukoz seviyelerini kontrol etmesinde yardımcı olan iki hareket mekanizması vardır. Karaciğerin kana glukoz salmasını engeller ve kasların ve yağ hücrelerin insüline olan hassasiyetini artırır böylece kandan daha fazla glukoz atarlar. Bu hareketlerden dolayı, metformin kan insülin seviyelerini azaltır.

DPP, insülin direncinde şeker hastalığını engellemede beslenme ve egzersizin yanında metforminin de etkilerini incelemiştir. Metformin şeker hastalığı oluşumunu % 31 oranında azaltmıştır (ama sağlanan fayda beslenme ve egzersiz kadar büyük değildir). Metformin doğru yoğunlukta kullanıldığı zaman güvenli bir ilaçtır. Metrofinde gastrointestinal yan etkileri de olmasına rağmen, genelde iyi tolere edilir.

Bir başka çalışma, STOP NIDDM (insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı Mellitus u engellemek için yürütülen çalışma) akarboz isminde bir ilaçla tedavi etmeye çalışarak insülin dirençli bireyleri incelemiştir. Akarboz bağırsakların şeker emmesini yavaşlatmasına yarar ve bu etki sayesinde, yemeklerden sonra insülin ihtiyacı düşer. Bu araştırma akarbozun şeker hastalığını %25 oranında azalttığını göstermiştir.

Pioglitazon,  rosiglitazon gibi ilaçlar grubundaki diğer ilaçlar da insüline karşı hassasiyeti artırır. Ama bu ilaçlar rutin olarak kullanılmazlar. Bunun bir sebebi kan karaciğer testleri gerektiren karaciğer zehirlenmesidir. Ama bu ilaçlar kalp krizi ve felç riskini artırabilir ve uzmanlar ilk risk rapor edildiğinden beri, bu husustaki endişeleri tartışmaktadır. 23 Eylül 2010’da Amerika Yiyecek ve ilaç Yönetiminin (FDA) kararına göre pioglitazon gibi diğer ilaçlar üzerinde şeker hastalıklarını kontrol edemeyen 2. tip şeker hastalarına verilen şeker hastalığı ilacı rosiglitazon kullanımında önemli derecede kısıtlama olacaktır. Bu yeni kısıtlamalar bu ilaçlarla tedavi edilen hastalarda kalp krizi ve felç gibi kalp ve damarlara ilişkin vakaların artmasından kaynaklanır.

Bir araştırma TRIPOD (ŞEKER HASTALIĞINI ÖNLEMEDE TROGLİTAZONE) araştırmasında gebeliğe bağlı şeker hastalığı olanlara (insülin direnci ve şeker hastalığı öncesi devre) troglitazon verilmiştir ama ciddi karaciğer zehirlenmesi etkilerinden dolayı troglitazon piyasadan kaldırılmıştır ve artık mevcut değildir. Trglitazonla tedavi gören kadınlar arasında şeker hastalığının %25 oranında azaldığı gözlenmiştir.

Yaşam Tarzı

İnsülin ihtiyacı, özellikle karbonhidrat olmak üzere beslenmede değişiklik yapılarak azaltılabilir. Karbonhidratlar bileşenleri şekere parçalandıkları zaman emilir. Bazı karbonhidratlar parçalanır ve diğerlerinden daha hızlı emilir ve yüksek glisemik endeks olarak bilinir. Bu karbonhidratlar kan glukoz seviyesini daha hızlı yükseltir ve kandaki glukoz seviyesini kontrol eden daha fazla insülini salgılamasını gerektirir.

Hızlı bir şekilde kan glukoz seviyelerini artıran yüksek glisemik endeksli karbonhidrat örnekleri şunları içerir:
  • Arıtılmamış şekerler
  • Beyaz ekmekler ve
  • Arıtılmamış mısır ve patates ürünleri (örneğin, simit, patates püresi, lokma benzeri tatlı, mısır cipsi ve patates cipsi)
Düşük glisemik endeksli yiyecek örnekleri şunları içerir:
  • Tam tahıllı ekmek ve kahverengi pirinç gibi yüksek lif oranlı içerikli yiyecekler
  • Nişastasız sebzeler (örneğin brokoli, yeşil fasulye, kuşkonmaz havuç ve yeşillik)
Yiyecekler nadiren tek başlarına yenildiği için, her bir yiyeceğin glisemik indeksi yemeğin geneli kadar önemli olup olmadığı tartışılır.
Bazı araştırmalar, kilo kaybı ve aerobik egzersizin (kilo kaybı olmaksızın) hücrelerin insüline artırılmış hassasiyeti sonucu kas hücreleri tarafından kandaki glukozun kullanma oranını artırdığını gösterir.

2. tür şeker hastalığını önlemenin yollarını inceleyen iki önemli araştırma vardır.  Her iki araştırmada da kan glukoz seviyelerini kontrol edemeyen hastalar ele alınmıştır ve bu çalışmanın amaçları insülin direnci olan hastalarla aynı olduğu düşünülebilir. Finlandiya’da yapılan bir araştırma beslenme ve egzersizde yapılan değişikliklerin şeker hastalığı oluşumunu %58 oranında azalttığını göstermiştir. Amerika’da yapılan DPP çalışması diye de bilinen bir başka araştırma beslenme ve egzersizle şeker hastalığındaki benzer düşüş gözlenmiştir.

Prof. Dr. Teksen ÇAMLIBEL

Ben iki kez hamilelik başlangıcında açlık 120 olan şekerimi düşürmek için günde üç kez toplam 18 cc insülin kullandım. İlkinde kese boş dediler, düşük... devamı