İnsanların tuz tadına istek duymaya ne zaman ve neden başladıklarını araştıran bir çalışmaya göre, bebekleri sodyum oranı yüksek tahıl, ekmek ve krakerlerle beslemek ömür boyu süren bir tuz arzusunu tetikleyebilir.

Bu araştırma önemli çünkü dünya çapında sağlık otoriteleri insanları, son 50 yılda artan sodyum tüketimlerini azaltmaya çağırıyorlar. Ama kamu sağlığı bildirilerine rağmen, insanları tuzdan uzak tutmak başarılı olmamıştır. “Tuzu sevmek için yetiştirilmişiz,” diyor bir araştırmacı.

Aslında, insanlar hayatta kalmak için tuza ihtiyaç duyarlar ama yediğimiz kadar fazlasına değil. Sodyum kan basıncını düzenlemeyi sağlar, sinir mesajları gönderir ve kas kasılmasında rol oynar. Ama aşırısı yüksek tansiyonla ilişkilidir, yani kalp hastalığı ve inme için risk faktörüdür.

Tükettiğimiz çoğu tuz işlenmiş yiyeceklerdedir. Ekmekte bol tuz bulunur, tahıl ve kekler, peynir ve et, tabii ki abur cuburlarda da öyle. Araştırmacılar insanların tuzu sevdiğini biliyor ama nedenini bilmiyor. Bilim insanları tatlı ve acı tat alıcılarının mekanizmasını anlıyor ama tuzlu tat alıcılarının nasıl çalıştığını iyi kavrayamıyor. Bebekler rahimden tatlı için yerleşik bir yönelim ve acıdan güçlü bir kaçınmayla doğar ama öyle görünüyor ki yaşamlarının ilk birkaç ayında tuzluya karşı kayıtsızlar.

Bunu çözmek için araştırmacılar 61 bebeği önce 2 aylıkken, sonra 6 aylıkken inceledi. İki dönemde de bebeklere her birinde su bulunan 3 şişe verdiler; tavuklu şehriye çorbasının tuzluluğuna denk %1’lik bir çözelti; o bir kase tavuklu şehriye çorbasının tuzluluğunu artıran %2’lik bir çözelti.

Bebeklere her şişeyi içmeleri için iki dakika verildi. Her bebeğin tuza ilgisini değerlendirmek için araştırmacılar saf suya kıyasla ne kadar tuz çözeltisi içtiklerini karşılaştırdı. Tuzlu şişelerden daha fazla içtilerse tuz çözeltisini tercih ediyor diye sınıflandırıldılar; daha az içerlerse bunu reddediyor diye sınıflandırıldılar. Aynı miktarda su veya tuzlu sıvı içenlerde kayıtsız olarak tanımlandı.

Araştırmacılar bebeklerin 2 aylıkken %1’lik solüsyona kayıtsız olduğunu ve %2’lik karışımı doğrudan reddettiğini buldu. Ama bebeklerden bazıları 6 aylıkken tuz tadı geliştirmiş gibiydi. Geçiş döneminde nişastalı, sodyumlu lokmalar ve ekmek yemeye halihazırda başlamış bebekler iki tuzlu çözeltiyi de tercih etti ama bebek maması ve meyve sebzeler gibi düşük tuzlu besinlere bağlı kalan bebekler tercih etmedi, diye bildirdi araştırma. “Besinsel deneyim bebeklerin tuzlu tat için tercihlerine etki edebilir,” diyor araştırmacılar.

Sonuçlar, nişastalı besinlerle erken tanışmanın daha sonra tuz tercihine neden olduğunu kanıtlamıyor; yalnızca bu ikisi arasında bir bağlantı gösteriyor. Ama  sonuçlar gösteriyor ki anne babalar direnirlerse çocukların ileride tuz tiryakisi haline gelmelerini azaltmayı kolaylaştırabilirler.

Bebeklerdeki bulguları desteklemek için araştırmacılar 26 bebek okul öncesi yaşa geldiğinde deneyi tekrarladılar. Grup dahilinde 12 bebeğe 6 aydan önce nişastalı yiyecekler yedirilmişti, 14’üne yedirilmemişti.

Annelere “tuz yönelimli davranışlar” soruldu: Çocukları portakallar gibi tuhaf yiyeceklere tuz koyuyor mu? Çubuk kraker gibi yiyecekleri yemeden önce tuzu yalıyor mu? Çocuklarına 6 aydan önce nişastalı besinler yediren anneler, çocuklarının mesela yalayarak saf tuz tüketmeyi sevdiğini diğer gruba göre daha fazla bildirdiler.

Bu küçük çalışma çocukların sodyum tüketimine son sözü söylemekten uzak. Ama düşünülecek bir şey sunuyor: Muhtemelen, tuz alımını azaltmak için kamu sağlığı kampanyası çocuklukta, hatta bebeklikte başlamalı. “Bu, anne babaların çocuklarına sağlıklı gıdaları nasıl verebileceği için bir rehber olabilir,” diyor araştırmacılar.

Op. Dr. Sinan GÖKER

I just What to ask what the Price for an eye operation is so I Can find the money somewhere..... devamı